CUMHURİYET VE ENERJİ

CUMHURİYET VE ENERJİ
Değerli vatandaşlar, bildiğiniz üzere ülkemizde madencilik çalışmaları 1930’lu yıllarda Atatürk’ün emriyle başlamıştır. ATATÜRK’ ün “Maden hayattır İnsanı Maden Yaşatır”. Sözüne rağmen Ülkemizde, maden arama faaliyetlerinin teşvik edilmesi yerine kösteklendiğini görüyoruz. Ülkeler maden için savaşlar çıkarıyor, uzaya bile maden aramak için gidiyor ama biz elimizin altındaki zengin maden cevherlerinden faydalanmak yerine; Petrolde %95, Doğalgazda %99, Demirde %64, Bakırda %77, Kömürde %61, Çinko ve nikelde %99, Alüminyumda %95 oranında ithal ediyoruz.
Gelişmişliğin ölçüsü kabul edilen kişi başına düşen maden tüketimi, Avrupa ve Amerika gibi ülkelerde 18 ton iken, Türkiye’de bu oran 8 tondur. Türkiye’de var olan zengin yeraltı kaynakları, yer üstünü çok zengin edebilir. Bunun için doğal kaynakların yerlerinin ve rezerv miktarlarının tespiti için var olan jeolojik haritaların yenilenmesi gerekmektedir. Çünkü; kalkınan ve zenginleşen ülkelere bakıldığında “İnsanı maden yaşatıyor!” ilkesi çerçevesinde madenlerini değerlendirdikleri görülecektir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğu yıldan itibaren ekonomik yönden kalkınmak için ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını etkili bir biçimde kullanırken devletin, maden işletmeciliğinde etkin bir şekilde yer almasını sağlamıştır.

Devletin elektrik enerjisinin iletim ve dağıtımında etkin bir rol alması ve 1935 yılında kurulan Etibank’ın ülkemiz madenlerinin işletilmesi yönünde etkin rol almasıyla Etibank, madencilik çalışmalarında ülke ekonomisi, kalkınması ve savunması bakımından oldukça önem taşıyan; Kömür, bakır, linyit, krom ve demir madeni üzerine üretimini yoğunlaştırmıştır. Enerji üretiminde; Kömür ve linyit, Ağır sanayide ise Krom, bakır ve demir kullanılmış ve 1933-1939 döneminde maden üretimi %58 oranında artmıştır.

TVF’na devredilen ve 1961 yılı itibariyle Türkiye’deki elektriğin %46’sını üreten bir potansiyele sahip olan Etibank 2004 yılından itibaren Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü adı altında küresel güçlere peşkeş çekilmesi çalışmalarını bekliyor.

Atatürk “Türk milleti gerçekleri akıl ve bilim yolu ile değerlendirdikçe ilerleyip gelişecektir” sözü ile ülkemizin gelişmesi ve ilerlemesinin yolunun “Akıl, bilim ve milletimizin desteği” olduğunu işaret etmiştir. DOĞRU PARTİ’nin Kuruluş değerlerine dönüş ısrarındaki amaç tam da bu. O dönemdeki madencilik ve enerji politikalarının günümüz koşullarında bilimsel olarak ele alınması ve tüm madenlerimizin devletimizin denetim ve kontrolüne olmasıdır.

Değerli vatandaşlar Enerji konusunda yapmış olduğum araştırmalarda yüzlerce bilimsel verilerden istifade ettim. Birçok gizli ayrıntılara bu araştırmalar sonucunda vakıf oldum. Bu araştırmalarım da gördüğüm, Küresel güçlerin ülkemize olan ilgisinin nedeninin Tarım, Turizm ve Enerji kaynaklarına sahip olma ve böylece ithalat ve ihracatta kazanan taraf olma arzusudur.

Küresel güçler, enerji kaynaklarının sahibi olmak, gelecekte KÜRDİSTAN oluşumu ile yeni İsrail devletini bu coğrafyada tesis etme hedeflerine ulaşmak için her alanda acımasızca davranışlar sergilemekte ve çeşitli lobi faaliyetleriyle içeride ve dışarıda destek bulmaktadırlar. Yirmi yıldır iktidarda olan AKP iktidarı ise Mal varlıkları, Halkbank ve SBK olayları gibi konulardaki çaresizliği nedeniyle küresel güçlerin taleplerini hayata geçirmek için uğraş vermektedir.

Zaten, Küresel güçlerin, Türkiye üzerinde uyguladığı PKK sorunu, Ilımlı İslam ve BOP projesi gibi akla gelebilecek her türlü melanet stratejileri ile küçük İsrail projesini gerçekleştirme çabalarını sürdürmek suretiyle ülkemizi parçalama hedeflerine ulaşma arzusu karşısında AKP yönetiminin basiretsiz politikaları (BİLİNÇLİ) ülkemizi savunmasız bir noktaya götürmektedir.

Ülkemiz AKP iktidarının, Ortadoğu bölgesi için stratejik bir devlet planlaması olmadığı gibi PKK ve yıllarca birlikte hareket ettikleri darbeciler(FETÖ) ve özellikle bu örgütlerle kol kola olan küresel güçlerle uğraşması yerine bu güçlerin esiri olmuştur.

Ülkemize yapılanların tek başına müsebbibi olarak, İktidarın; Dış güçleri göstermesi ne kadar yanlışsa, dış güçleri olanlardan tamamen soyutlamak veya bu güçleri komplo teorilerinin failleri gibi göstermek de bir o kadar saflıktır. Böyle bir ortamda küresel güçlerin; Ülkemizi karıştırması, milli ve dini hassasiyetlerimizi kaşıması menfaatleri gereğidir. DOĞRU PARTİ bu oyunu bozacaktır. Bunun için;
• Türkiye; Topraklarında sosyal adaleti ve toplumsal barışı zedelenemeyecek biçimde bölgede; Başta Enerji kaynakları olmak üzere her türlü güvenliği tesis etmeli ve sürekliliğini sağlamalıdır.
• Globalleşen dünyada geçmiş olaylardan ders alarak siyaset üstü bir anlayışla, bağımsızlığımızı sağlayacak adımlar atılmalıdır.
• Türkiye’nin; ABD, AB ülkeleri gibi global güç odakları arasında ayrım yapmamalı ve Kazan-Kazan siyasetini uygulamalıdır.

DOĞRU PARTİ iktidarında, Türkiye; kendisini sadece taşeron olarak gören bir ABD ile, kendisine hep kuşku, kararsız ve tereddütle yaklaşan AB’ne, Rusya Federasyonu’na ve ilişkide olduğu diğer ülkelere eşit mesafede duracak; Akılcı, kararlı ve uyum içerikli siyaset uygulayacaktır. Bu hedeflere ulaşmamız halinde bulunduğumuz bölgede yerinden hiçbir biçimde kımıldatılamayacak, güçlü bir ülke oluruz. Bu bölgede, Enerjinin görünmeyen yüzünün; Siyaset, Hatta kirli ve kanlı siyaset olduğu, antiemperyalizm ve bağımsızlığın ise bizim karakterimiz olduğu asla unutulmamalıdır.

Bu çerçevede AKP iktidarının ülkemizi soktuğu bu açmazdan çıkmanın yolu ancak Cumhuriyet değerlerine dönülmesi ile mümkün olacaktır. Etnik kökeni ne olursa olsun milletimizin bilmesi gereken en önemli husus EMPERYALİZMİN KUCAĞINDA MİLLİ KURTULUŞ SAVAŞI OLMAZ… olamaz. Temel haklar ve özgürlükler, Liberal ekonomi, demokrasi gibi söylemler egemenlerin sürekli olarak kullandığı yalan ve boş laflardır. Esas olan devletler katında Emperyalizmdir. Küresel güçler; bu bölgede Türkiye için RAHAT YOK desede, Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün dediği gibi; “GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER!..” şüphe yok elbette..

Günümüzde Türkiye de üretilen elektriğin abonelere ulaştırılması, dağıtım şirketleri aracılığıyla gerçekleşmektedir. Burada; dağıtım şirketlerinin sözleşme gereği iyileştirme çalışmalarını yapmamaları sonucu oluşan maliyetin milletin faturalarına yansıtılması sorun teşkil etmektedir. Sorun, denetimsizliktir.

BOR ve Toryum madeni dışındaki değerli madenlerimiz(Trona-Rezerv: 900 milyon ton, altın) küresel güçlerin kontrolündedir. Bu güçler, Eti Maden İşletmelerinin TVF’na devredilmesi ile özellikle Bor ve Toryum yataklarının ele geçirilmesi için siyasi iradeyle temas halindedir. Dünya bor yataklarının %73’ü (Rezerv:3.3 Milyon ton. Hidrojen depolama özelliğine sahip olan 1 ton bor hammaddesi karşılığında 150 gram uç ürün satın alıyoruz.), Toryum yataklarının %20’si (Rezerv: 880 bin ton) ülkemizde bulunmaktadır. Her iki maden de stratejik önemde olup geleceğin enerji hammaddeleridir.

NGS’in ülkemizde kurulması kararı tamamen siyasi bir karardır. İlk NGS olan Akkuyu kararı verilirken Turizm, Tarım ve terör faktörleri dikkate alınmadığından teknik olarak burada NGS kurulması uygun değildir. Enerjide arz fazlası olan bir ülke için dolar bazda alım garantileri verilerek santral kurma çalışmaları ancak yandaş sermayedarlara kaynak aktarımından başka bir şey değildir.

GES ,RES ve JES gibi Yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretiminin, teşviklerle desteklenmesi halinde dış ülkelere bağımlılığı azaltacak, çevre ve insanımıza zarar vermeyecek tesisler kurulacaktır. Bunun sağlanması için de bu tesislerin ihtiyacı olan teknik ekipmanlara uygulanmakta olan tüm ithalat vergilerinin kaldırılması önem arz etmektedir.

Termik santraller sıkı denetime tabi tutulmalı ve uluslararası normlara gelmesi sağlanmalıdır. Bunu sağlamayan tesisler kapatılmalıdır. Enerji kaynaklı tüm özelleştirmeler yeniden değerlendirilmeli, sonuçta üretim ve işletimin devletin denetim ve kontrolünde yapılması sağlanmalıdır.

Türkiye; Yeni kalkınma modeli ile çevre ve insan faktörünü de içine alan bir model tanımının zorunlu olduğu, birçok gelişmekte olan ülke gibi Türkiye’de çevresel riskleri dikkate alan, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına dayalı yeni enerji politikalarına öncelik vermek zorundadır.

Öncelikle, İktidarın samimi bir yaklaşım sergilemesi! halinde, taraf olduğumuz Paris Anlaşması ülkemiz için son derece önemli bir işlevi yerine getirecektir. Türkiye ve anlaşmaya taraf olan 191 ülkenin tamamının iklim değişikliği ile mücadele temelinde söz konusu ekolojik dönüşümü hayata geçirmeleri durumunda enerji ve küreselleşme ilişkisi de olumlu yönde etkilenecektir.

DOĞRU PARTİ iktidarında, Ülkemizin enerjide bağımsızlığını kazanması için;
• Gaz-Hidrat’dan doğalgaz elde etme konusunda ulusal ve uluslararası çalışmalar hızlandırılarak var olan bu kaynakları aktif hale getirecektir.
• Nükleer santrallerde Toryum’un yakıt olarak kullanılmasına imkan veren reaktör çalışmalarını yapan ülkelerle iş birliği yapacaktır.
• Yenilenebilir Enerji tesisleri Özellikle GES ve RES teşvik edilecek ve mali yükler kaldırılacaktır.
• Çevremize, doğaya ve insana kalıcı boyutta zarar veren tüm faaliyetler durdurulacaktır.
Enerji konusunda ülkemiz menfaatlerinin korunup, kollanması noktasında Cumhuriyetin kurucu değerleri doğrultusunda adımlar atılacak, Enerji ve Madenciliğin Ülkemizde BAĞIMSIZ ve BAĞLANTISIZ olması sağlanacaktır.

Sonuç olarak; Hızlı nüfus artışı ve gelişen sanayi nedeniyle enerji kaynaklarına olan talep de artmaktadır. Günümüzde petrol ve doğalgaz tüm ülkelerin vazgeçemeyeceği bir kaynaktır. Ortadoğu bölgesinin küresel güçlerin mücadele alanı olmasının nedeni büyük oranlarda bulunan hidrokarbon, su, güneş ile bor ve toryum kaynaklarını elde ederek enerjide söz sahibi olma amaçlıdır.

Ülkemizin, Jeostratejik, Jeoekonomik ve jeopolitik özellikleri nedeniyle, küresel güçler uygulamalarından biri olan BOP projesi ile Türkiye’nin de içinde olduğu bu bölgede yeni devletler oluşturmak suretiyle hakimiyetlerini kalıcı hale getirmek istemektedirler. AKP iktidarı ise uygulamalarıyla bu güçlere çanak tutmaktadır. Değerli vatandaşlar, belirtmeliyim ki Cumhuriyet’in; İnananlarla değil, bağnazlıkla sorunu vardır.

DOĞRU PARTİ iktidarında Cumhuriyet değerlerine dönmek suretiyle devletin kontrol ve denetiminde Karma ekonomi modeli uygulanacak ve ülkemizin enerjide dışa bağımlılığı sonlandırılacaktır.

Selam ve Saygılarımla
Cezmi Orkun
Doğru Parti Genel Başkan Yardımcısı
(Enerji, Tabii Kaynaklar ve Madencilik Politikaları Başkanı)

Yorum bırak